21 Nisan 2014 Pazartesi

Işık Yılı Uzağa Posta

Yeterince cümle kurmuyorsun bence... Söylenmemişliklere merakın yok.
Ezberlediğin sözlerden ibaret hayatın.
Marketteki hazır yemek reyonlarından almış gibisin tüm yaşadıklarını. Isıtıp ısıtıp kendini yemişsin...
Son okuduğun kitabın, satırları fosforlu kalemle çizilmiş yıpranmış bir ders kitabı olma ihtimali korkutucu.
Biliyorum, biliyorum... hepimizin mecburiyetleri var.
Yine de aslında bi ara şu an durduğun yerde olmak istememiş gibisin.
O yüzden bendeki bu merak.
Yoksa emin ol uğraşmazdım. Aslına bakarsan, uğraşmadım da.
Sadece ben pek böyle şeyler yapan biri değilim.
Ama ben yapmasaydım, bunu senin için kimse yapmazdı.
Çok küçük, çok önemsiz ve hatta belki de gereksiz ama,
Kendine bi de dışarıdan bak istedim.
Gülmeye bahane arayan neşeli bir kızın gözlerinden..
Çünkü herkes bünyesinde gülünecek bir şeyler barındırır.
Bense seni hiç gerçekten gülerken görmedim.
Artık kapatmam lazım. Galaksiler arası çok yazmasın.
Benim dünyama neden bu kadar çok baktığını bilmiyorum.
Ama merak ettiğin bir şey varsa; bir gün sorarsan söylerim.
Sizin taraflar bana biraz karanlık, yörüngeler hep plastikten sanki...
Doğrusunu istersen, pek sevemedim.
Yine de bi gün tanıştırırsan eğer, en azından memnun olmayı denerim.
Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar.
Çocukken izlediğim, siyah biten pembe bi filmin etkileri aslında bunlar.
O yüzden bana uzak hayatlara bu yabancı müdehalelerim.
Biliyorum, 3 gün sonra:
"Aman tanrım! Gene leş gibi edebiyat parçalamışım!" diye bu yazıdan nefret edicem.
Ama esas söylemek istediğim, ben sadece merak ettim.
Bardağın dolu tarafına bi parça yanılma payı bıraktım.
Ve günün birinde beni şaşırtırsan eğer, buna sevinebilirim. :)