2 Mayıs 2011 Pazartesi

İlk sayfada  güvercin hayvanını dayadı yine hayin google. Kurtulamadım gitti...
Bazen gerçekten geriye dönüp kendimi dövmek istiyorum ya! Hayır ne gerek vardı ki buna? Salaklığımın bariz kanıtları işte...
"Söz ağızdan çıkmadan önce sen ona sahipsindir, ama ağızdan çıktıktan sonra o sana sahip olur." derdi babam.
 -Bu adam her zaman haklı çıkmak zorunda mı acaba?!-

Popüler kültürün etkisinde kalmış bi gecelik can sıkıntısının eseri, şu noktada esaretimin ta kendisi sayın okur.
Tek gecelik saçma sapan bi ilişkiden  9 ay sonra, bir anda karnının burnunda olduğunu  fark edip panikle "Jake ı'm pregnant!" demek gibi bişey bu. Yani o derece unutmuştum ben o saçmalığın varlığını. Sonra öyle birdenbire karşıma çıkınca yaşadığım paniği anlatamam. Direk mideden vurdu. Böyle bi panik ve utanç dalgasını en son bi kaç sene önce yaşadığımı hatırlarım - ki onun sebebi bunun yanında hiçti- Bunun bi telafisi olabileceğini sanmıyorum...

En çok korktuğum şey birşeyleri değersizleştirmekken, bununla resmen her şeyi çöpe atmışım, hatta kör göze parmak yapmışım farkında değilim. Demek ki olabiliyormuş böyle şeyler...garip. Sakınmak faydasız biyerde. Değer dediğin şeyin anlamsızlaşması bir anlık.
Şöyle bi baktım da, çok ağır geldi ya. Kendi düşüncelerim bana bile ağır geldi...umarım 3. tekiller tüm bunlardan bi haberdir.
Aksi takdirde inanılmaz üzülürüm. Çünkü gerçek aslında böyle değil, bu sadece kötü bi bakış açısı. (O zamanlar 3,5 yaşında falandım heralde. Büyümek böyle oluyor işte.)
Sadece bana özel sandığım şeylerin bi anlık boşluk yüzünden Prens William'ın düğünü tadında olması hoş olmadı gerçekten.... ya da benimki daha çok Diana'nın cenazesi gibi, düğünle pek ilgisi yok, sevimsiz bir durum neticede. Neyse artık yapcak bişey yok. Sonrası hayırlara vesile...
Sonuç olarak nolur kimseyi mutsuz etmesin yaptıklarım, üzmesin, kırmasın...çünkü gerçekten gerek yok. Çünkü bişeyler değişir...çünkü...off... bi dolu şey işte. Üzgünüm sadece...
Bazen ne söylediğinden çok nasıl söylediğin önemlidir ya; işte ben ilk defa burada sağlam çuvalladım. Özür dilerim! =(

Şu yazıdan kimse bişey anlamaz umarım. Normalin dışında baya edebiyat parçaladım zaten ...o yeterince sinir bozucu.
Ama geriye dönüp baktığımda kimse bilmiyor olsa bile hatta başkaları için anlam ifade etmese de bi tek bunu değiştirmek isterdim. Tek pişmanlığım budur sayın hakim! Bu sebepten;
Yaz kızım...   =p

Aslında bu gün bunları yazmıycaktım ama bi an karşımda görünce yine, değinmeden edemedim.  Değinince de aslında ne yazacağımı unutttum. Çok tatlı oldu gerçekten.
Hah tamam!

Bi gün evlenirmiyim bilmiyorum. Hiçbir zaman evlilik hayali kurmadım ben. Öyle gelinlikler düğünler konuklar kaynana görümce muhabbetleri bana çok uzak gelen konular. Hoş kaynanaya görümceye gelene kadaaaar....
Neyse.
Hayalini kuramadığım hiçbir şey olamam derdim hep, olamadım da nitekim. Ama hayalini kuramasam da kendi düğünümle alakalı ilk kararı verdim. Düğün şarkım! Kendisi zaten hali hazırda bi düğün şarksısı.
(Hayır canım öyle her sosyetik düğünde çalan whitney housten ı will always love you gibi bişey değil tabi ki korkmayın!)
Adı "La galana i la mar" yani ispanyolca "güzel ve deniz" demek. Dinleyince ağlayası geliyor insanın.
Saçma belki ama adımı çok seviyorum belki de şarkıyı bundan dolayı çok sevdim. Ne biliyim. Yani ismim Deniz den başka bişey olmazmış gibi gelir bana. ( bu noktada anne ve babama buradan teşekkürü bir borç bilirim =))
Bilenler hemen peki Nurten i napcaz diye geçirmiştir içinden.  Ama karşı pencere insanım sayesinde Nurteni de benimsedim son dönemde.Seviyorum artık. Domestik yanımı temsil ediyor kendisi. Şahsına münhasır özgün bi karaktere sahip. Arada bi hortlatıp eğleniyoruz kendisiyle. Bi de temizlik yaparken çok sarıyor. =D
Neyse uzatmıycam daha fazla...
Muhtemelen evlenmem ama, yine de olur ya... dünya hali... çeyizlik bi kanaviçem yok, bari hali hazırda bi düğün şarkım olsun. O da olmuşken böyle olsun.  =)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder