18 Haziran 2011 Cumartesi

Hiç hoş değil durumlar...

Dün kafam kazan gibiydi, şimdiyse bomboş.
Doğru düzgün uyuyamıyorum da... Üst katta tadilat var. Haftalardır yaşayamaz oldum evde. Ben sabaha karşı yatıyorum, onlar sabahın köründe matkaplarla işe başlıyorlar. Tam da tepemde hadara hudara beynim deliniyo...
Şimdi de buram buram tiner kokuyo mesela odam. Üstüme bi ağırlık çöktü resmen, milyonlarca kafam oldu.
Halim yok, uykum var, tadım yok...

Hayat ne garip. Dün ilk defa bi cenazeye katıldım. Bi arkadaşımın babasının cenazesi. Ölüm haberini gecenin bi yarısı aldım. Şok oldum!
Kendimi soğuk kanlı zannederdim oysa ki. Korkmazdım, ürkmezdm ben ölümden... En çok muhabbet kuşum öldüğünde ağlamıştım, 4 gün boyunca niye beni bırakıp da gitti diye isyan etmiş hesap sormuştum el kadar hayvanın ölüsünden. Kendimi "ağlama odama" kapatıp günlerce yas tutumuştum. Çocuktum....

Biraz daha büyüdüğümde gerçek ölümle tanıştım. Dedem yoktu bu sefer, gitmişti biyerlere.... Bi de çok yakındık biz onunla, küçükken bazen beraber uyurduk geceleri. Severdim dedemi, o da beni severdi. Öldüğünü ilk duyduğumda güldüm. Sadece güldüm. Hiçbir şey hissetmedim, hissedemediğime güldüm. Üzülemedim, ağlayamadım, konuşamadım...inanamadım ki...
Ne zaman evdekilerin halini gördüm, o zaman başladım ağlamaya. Ertesi gün tarih sınavım vardı. Oturdum ona çalıştım, sınıftaki en yüksek notu ben aldım, bi arkadaşımın doğum günü vardı onu kutladım.Bazıları doğar bazıları ölür dedim içimden, ne garip. Kaçtım evden durmadım o kalabalıkta. Cenazesine bile gitmedim.
Şimdi düşünüyorum da dünkü halime bakarak,  iyki de gitmemişim. Dedem kızmışmıdır bana bilinmez, ama o beni bilir, kıyamaz. Kızsa da gönül koymaz. Dedemin ölümü bana ölüm gibi gelmemişti, dedem sadece gitmişti o kadar...korkutmadı beni bu durum, dehşetli değildi, normaldi yani...hatta o kadar normaldi ki okuldaki hocalarım benim sakinliğime şaşıp bu kaybı içimde travmatik olarak yaşadığımı düşünmüşler, gelip konuşarak beni kendilerince rahatlatmaya çalışmışlardı. Oysa ben zaten rahattım. Sorun yoktu.

Ama dün geceki haber bana hepsinden daha dehşetli geldi nedense. Çok olmadıktı. Çok aniydi... ne biliyim işte yanlıştı, olmazdı! Duyduğumda içim çöktü. Bu nası bi tabir bilmiyorum ama öyle işte. Karın boşluğumda bişeyler langur lungur aşağılara düştü. Bi an yaşanılan o hissi tahmin edicek gibi oldum, durdum!Çok fazla bana...
Gecenin bi yarısı kendi babamı aradım. Önce konuştuk öyle hava, su... sonra dedim böyle böyle olmuş. "Allah rahmet eylesin" dedi. "Genç miydi?"
Bilmiyorum dedim. Fark eder mi...
"Hayat böyle, olucak bunlar, biz kimleri gömdük." dedi.
O zaman sen hiç ölme dedim içimden, ölme tamam mı!?  duydu mu bilmem, ama bence anladı.
Ben de kapattım, ağladım. Yine uyuyamadım...

Dünden kalma bi sahne var gözümün önünde. Aklıma her geldiğinde ayağmı yere vurup yüzümü çevirmek istiyorum. "Kıyamam" kelimesinin boşa gitmediği, sadece laf olmadığı bi andan.
Ben soğuk kanlıyımdır, kolay etkilenmem. -yalan bak!-
Ama çabuk toparlarım, uzatmam. -bu doğru işte.-
Gerginken gülümserim. Hatta gülerim... şu hayatta hissettiğim bi çok şeye gülerek tepki veriyorum. Ne saçma! Ama öyle, engel olamıyorum. Kendimi inandıramadığımdan belki de bilmiyorum, yine de gülüyorum işte...
Hayatı fazla ciddiye aldığımdan dışarıya karşı ciddiyetsiz bi duruşum var. En hassas konularda bile bi sırıtmalık pay bırakıyorum,elimde değil.
Bişeyler geçip gidecek illaki, üzülen insanların yüzündeki bi sırıtmalık pay da benim olsun o zaman. Bu konu da burda kapansın. Açamayalım bir daha, yokmuş gibi yapalım, hiç olmamış ya da bizden uzaktaymış gibi. Büyüdük yine... birden kocaman olduk. Birilerimiz abi birilerimiz abla olduk...

Uykum var, matkaplar tepemde, hiç hoş değil durumlar...ben yine gülüyorum.

(resim: şuşunun öyküsü)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder